İslami evlilik ile ilgili hadisler

Hadis #1

Peygamberimiz (Allaah’ın barış ve nimetleri onun üzerine olsun) evleneceğini söyleyenlere, kızı görüp görmediklerini sormuş ve görmelerini tavsiye ederek:

“Bu anlaşıp mutlu olmanız için daha uygundur.” buyurmuştur. (Nesâî, Nikâh, 17; Tirmizî, Nikâh, 5).

Cabir b. Abdillah (Allah ondan razı olsun) naklettiği bir hadiste şöyle buyurular: “Sizden biriniz bir kadınla evlenmek istediği zaman, onun evlenmesini teşvik edecek niteliklerine bakabilirse baksın.” Cabir şöyle diyor: “Bir cariye ile evlenmek istiyordum. Gizlice onu gözetledim ve evlenmemi teşvik eden bazı özelliklerini gördüm. Sonra da onunla evlendim.” (Ebu Davud, Nikah, 18; Tirmizî, Nikah, 5; A. b. Hanbel, III, 334, 360, II 286, 299, V, 324).

İmam es-San’ani şöyle demiştir: “Onunla evlenmeye neyin sebep olacağına bakmak” hadisi geneldir ve görünen her şeyi ifade eder. Ve bu, ‘Abdur-r-Razzaq ve Sa’id ibn Mansur tarafından (mesajda da belirtildiği gibi): ‘Ömer, Hz. Ali’nin kızı Ümmü Gülsüm’ün bacaklarını açtı” olarak bildirdiği sahabelerin anlayışı ile teyit edilmiştir. Subulu-s-salaam 3/11’e bakınız.

“Hz. Ömer, Hz. Ali’den kızı Ümmü Gülsüm’ü istemişti. Hz. Ali, onu sana göndereyim, şayet razı olursan hanımın olsun” dedi. Hz. Ali kızını Hz. Ömer’e yolladı. Hz. Ömer kızın eteğini açıp dizine kadar baktı. Ümmü Gülsüm, ‘Emiru’l-mü’minin (halife) olmasaydın, gözüne bir yumruk yerdin’ dedi». Abdu-r-Razzaq 5/163, Said ibn Mansur 521.

Bu mesajın isnadı ve tüm raviler güvenilirdir, ancak Şeyh el-Albani, Ebu Cafer el-Baqir’in Hz. Ali’yi ve hatta Hz.Ömer’i hayatta bulamadığını, bu nedenle bu mesajın isnadının  kesildiğini belirtmiştir. As-Sahiha 1/207’e bkz. İmam İbnü’l-Kattan şöyle demiştir: “Bir kadın ile nişanlandıysa, fakat onun kendisiyle evlenmeyeceğini veya velisinin onların evlenmesine izin vermeyeceğini bilirse, nişanlı olmasına rağmen, ona bakması caiz değildir.” Ahkamu-n-nazar 391’e bakın.

Hadis #2

Muhammed b. Mesleme (Mebsût`ta Muhammed b. Ümmi Seleme deniyor) gözüyle Dahhâk kızı Büseyne`yi takip ediyordu. Niyeti onunla evlenmekti. Kendisine:

“Sen Rasûlüllah`ın ashâbından olasın da böyle yapasın, yakışır mı?” dendi de o şu cevabı verdi: Ben Rasûlüllah`ın şöyle dediğini duydum: “Allah bir adamın kalbine bir kadınla evlenme niyeti koyarsa, artık ona bakmasında bir beis yoktur.” Ahmed 3/493, İbn Mâce 1864, el-Hakim 3/434, el-Beyhaki 7/85. Hadis sahihtir. Bkz. Sahihü’l-Cami’ es-sağir 389, es-Silsila es-sahiha 98.

Muhammed ibn Maslamy’nin (Allah ondan razı olsun) sahabesinin kadının bilgisi olmadan ona bakması, o kadınla evlenecek bir kişinin sadece yüzüne ve bileğine bakmasının caiz olduğu görüşüne karşı bir delildir. O kadın dışarıda giyindiği gibi giyinmiş olsa ve hatta peçeli ise bir erkek ona gizlice bakar mı? Madem öyleyse, o halde onu görenler neden onu kınadılar?

İmam Evzai’nin şöyle dediği rivayet edilir: “Kaslı bölgelerine bakabilirsin.” El-Muğni 7/454, Sharh Sahih Muslim 5/132’e bakınız.

Şeyh İbn Baz’a: “Süslenmiş ve başında başörtüsü olmayan geline bakmanın hükmü nedir?” diye sormuşlar. Şeyh: “Bunda bir sakınca yoktur. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) nişanlı oldukları kadına bakabileceklerini bildirmiştir. Nişanlı kadının yüzüne, saçına, ellerine, ayaklarına bakması sünnettir. Bütün bunlarda herhangi bir sakınca yoktur. Ancak, aynı zamanda onunla baş başa kalmamalıdır! Babasının, annesinin veya başka birinin yanında baş başa kalmadan bakmasına izin verilir. Sl. “Fetâvâ nûrûn alâ ed-darb”, / Fıkıh az-zevâc /. Unutulmamalıdır ki, bir kadını, bunu yapmayı reddederse, yüzünü ve bileklerinden daha fazlasını göstermeye zorlamaya kimsenin hakkı yoktur. El-Muğni 7/456’ya bakınız.

Hadis #3

Ebu Humeyd es-Sa’idi (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:

“Sizden biriniz bir kadınla evlenmek istediğinde ona bakmasında bir sakınca yoktur. Ancak evlenme niyetiyle bakması caizdir. Bunu baktığı kadın bilmese de hüküm değişmez.” Ahmed 5/424, et-Taberani 911/1/279. Hadis sahihtir. Bkz. Sahihü’l-Cami’ es-sağir 507, es-Silsile es-sahiha 97.

Hadis #4

Muğîre bin Şûbe bir kadınla evlenmek istiyordu. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem), ona,

“Git, onu gör. Zira görmek, aranızda âhenk olması bakımından daha iyidir.” Ahmed 4/244, 246, İbn Mâce 1866, ad-Darakutni 3663, el-Beyhaqi 7/84. Hadis sahihtir. Bkz. Sahih el-Cami’ es-sağir 859, es-Silsila es-sahiha 96.

Bir kimse, nişanlandığı kadına bakıp karar vermişse, bundan sonra ona bakmamalı ve onunla evleninceye kadar bakmaya ihtiyaç duymadan onunla iletişim kurmamalıdır, çünkü o hala da onun için bir yabancı kadındır. Şeyh İbn Uthaymeen’e sordular: “Kız ile nişanlananın, onu sık sık ziyaret etmesi, onunla ve ailesiyle bir arada olması caiz midir? Yoksa bir kez, ona akrabalarının yanında baktığı zaman mı ziyaret etmeli?’’ Şeyh cevap vermiştir: “Evet, nişanlanan kişi onu sık sık ziyaret etmemelidir ve onunla sık sık iletişim kurmamalıdır. Kendisine her şey (görünüşü) aydın olması için ona bakar. Eğer birinci kez onun için her şey netleşmediyse ve tekrar bakmaya karar verdiyse, bunda sorun yoktur. Bunu kendisi için her şey adın olana kadar tekrarlayabilir. Ancak nişanlanmaya karar verdikten sonra, artık onları ziyaret etmeye gerek yoktur’’ Fetva Nurun ‘ala Ad-Darb 10/81’e bakınız.

Hadis #5

Ebu Hureyre (Allah Ondan razı olsun) şöyle rivayet etmiştir:

“Bir adam, Ensar’dan bir kadına talip oldu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “Ona baktın mı?” diye sordu. Adam “Hayır ya Rasûlullah” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “O zaman git bak. Çünkü Ensar’ın gözlerinde bir şey olur.” buyurdu”.  Ahmad 2/286, 299, Müslim 1424, an-Nesa’i 6/77, ad-Darakutni 3666. Sahih hadis. Bkz. Gayatul-Maram 211, Sahih el-Nesai 3246.

“Ensardan bir kadınla evlendi” ifadesi, onunla nişanlanarak evlenmek istediği anlamına gelir. “Ensar’ın gözünde bir şey vardı” ifadesi  küçük bir boyutu (gözünün) mağanasına gelmektedir. Mavi anlamına geldiği de söylenir. Bu, böyle bir nasihatin verilebileceğinin bir göstergesi olduğu gibi, onunla evlenmek isteyenin yüzüne bakmanın da arzu edildiğinin bir göstergesidir. Bu, Şafii’nin, Malik’in, Ebu Hanife’nin ve diğer kufilerin, Ahmed’in ve alimlerin çoğunun mezhebidir. Sharh Sahih Muslim 9/209’a bakınız.

Hadis #6

İbn Ömer (Allah ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:

“Müşteri kızıştırmayınız. Bir kimse kardeşinin satışı üzerine satış yapmasın. Din kardeşinin dünürlüğü üzerine dünür göndermesin. Bir kadın, din kardeşi bir kadının çanağındaki nimeti kendi kabına doldurmak için onun boşanmasını istemesin.”(bk. Buhârî, Büyû‘ 64, 70; Müslim, Nikâh 51-56, Büyû‘ 11, 12; Nesâî, Büyû‘ 16)

Hadis #7

Ukbe bin Âmir’in (Allah ondan râzı olsun) rivâyet olunduğuna göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Mü’min, mü’minin kardeşidir ve (kardeşi) kabul etmedikçe, mü’minin kardeşinin ticaretini kesmesine ve daha önce nişanlandığı kadınla nişanlanmasına izin verilmez.”[1] Müslüman 1414.

[1] Yani, bu kadını eş olarak alma fikrinden vazgeçinceye veya onunla evlenmesine izin verinceye kadar.

Hadis #8

İbn Abbas’ın (Allah ikisinden de razı olsun) şöyle dediği rivayet edilir:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Birbirini sevenler için nikâh (evlenmek) kadar güzel bir şey görülmemiştir” İbn Mâce 1847, el-Hakim 2/160. Hadis sahihtir. Bkz. Sahih al-Jami’ as-saghir 5200, Tahrij Mishkatul-masabih 3029, Sahih Ibn Macah 1509.

Hadis #9

Aişe, Allah ondan razı olsun, şöyle demiştir:

“Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Birlikte olacağınız eşler konusunda seçici davranın, denginizle evlenin. Kızlarınızı da emsalleriyle, denkleriyle evlendirin. İbn Majah 1968, İbn Adi 1/64, el-Hakim 2687. Sahih hadis. Bkz. es-Silsila es-sahiha 1067.

Bu hadisten, salih ana babaların, çocuklarının doğru ve mutlu olma şanslarının daha fazla olduğu sonucu çıkar. İslam’da kuşak laneti diye bir kavram yoktur. Ancak Allah’ın, İbrahim’in soyundan gelenler için: “Rabbim, beni ve zürriyetimden bir kısmı namaz kılanlar arasına dahil eyle!” (Sure 14 “İbrahim”, 40. ayet) diyerek yaptığı duayı kabul ettiği gibi, insanların nesilleri için ettiği dualarını kabul ettiği bilinmektedir. Ama Cenab-ı Hakk’ın bu duaya cevabına bakın: “Benim ahdim zalimlere ulaşmaz” (Sure 2 “Bakara”, 124. ayet). Dolayısyla eğer İmam Hanif’in duası, onun soyundan günahkârlara fayda sağlamadıysa, o zaman açıktır ki, kendi iyilik yapmayanlara hiçbir dua fayda sağlamayacaktır ve yaptıkları iyilikler sayesinde kendilerini kurtaranları hiçbir lanet etkilemeyecektir.

Büreyde dedi ki: “Bir gün Ebû Bekir ve Ömer (r.a.) Peygamber’in kızı Fatıma’ya (Allah’ın salât ve selâmı üzerine olsun) nişanlanmıştır, lakin o onlara: “O daha küçük” demiş ve onu Ali ile evlendirmiştir. En-Nesa’i 3221. Hadis güvenilir kaynaktan. Sahih el-Nesai 3221, Zahira el-‘Ukbe 27/58’e bakınız.

İmam en-Nesai, bu hadisi zikrettiği bölüme şöyle isim vermiştir: “Kadını yaşıt biri ile evlendirmek.”

İmam es-Sindî bu hadisle ilgili olarak şöyle buyurmuştur: “Bu hadiste, aynı yaşta olmalarına veya yaşlarının arasında büyük fark olmamasına dikkat edilmesi gerektiğine işaret eder, çünkü bu, sevgiye ve karşılıklı anlayışı sağlar. Evet, Peygamberimizin (sallallahu aleyhi vesellem) Hz. Âişe ile evlenmek gibi bundan daha hayırlı bir şey için aynı yaş ihmal edilebilir. Hashiya ‘ala al-Nesai 3/370’e bakınız.

Ebu Mucashi’ el-Azdi şöyle demiştir: “Bir zamanlar, Ömer ibn el-Hattab’a, Allah ondan razı olsun, genç bir kız getirildi, o yaşlı bir adamla evlendirilmişti, fakat kız onu öldürmüştü ve Ömer dedi ki: “Ey insanlar! Erkeklerin eşit yaştaki kadınlarla evlendiği gibi, kadınlar da eşit yaştaki erkekler ile evlensinler!” Sa’id ibn el-Mansur es-Sünen 1/210.

Şeyh el-Albani şöyle dedi: “Genç bir kadını, reşitlik çağına ulaşmış olsa bile, ondan çok daha büyük biri ile evlendirmemelisiniz. Aksine, aynı yaşta olmaları dikkate alınmalıdır. Bundan sonra şeyh, Büreyde’den bahsi geçen hadisten örnek getirmiştir. “Et-Ta’lik’at er-radiya” ‘ala ar-Raud an-nadia” 2/151’e bakınız.

Şeyh Muhammed ibn ‘Ali ibn Adam el-Atubi şöyle söylemiştir: “Nişanlananın avantajı olmaması halinde aynı yaşta veya birbirine yakın olması dikkate alınmalıdır. Ve eğer bir avantajı varsa, o zaman yaş farkı gözetilmeyebilir, bu yüzden Allah’ın barış ve nimetleri onun üzerine olsun, Peygamberimiz  Hz. Aişe ile evlenmiştir.  Ebu Bekir ve Ömer’in de açık bir avantajı olduğu ve neden bunun dikkate alınmadığı öne sürülecek olursa, o halde buna cevap şudur: Allah onlardan razı olsun, bu iki sahabenin şeref ve namusunu kimse inkar edemez. Bununla birlikte, Ali’nin Fatıma ile ilgili olarak onları aşan bir farkı vardı ve bu onların yaşıdır, evlilikte karşılıklı anlayış ve sevginin nedeni yaşıt olmaktır. Bu sebeple Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) Ali’yi onlara tercih etmiştir. Sharh Sunan al-Nasai 27/58’e bakınız.

Hadis #10

Ebu Hureyre (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu:

“Size, ahlak ve dininden hoşlandığınız biri gelirse onu evlendiriniz. Eğer evlendirmezseniz yeryüzünde fitne ve büyük bir fesat olur.” ” at-Tirmizi 1084, İbn Mâce 1967, el-Hakim 2/179. Hadis iyidir. Bkz. Sahih-i Cemi’s-sağir 270.

Hadis #11

Enes (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:

“Bana, (dünyanızdan) koku ve kadın sevdirildi. Gözümün nuru ise namazda kılındı.” Ahmed 3/128, 199, 285, en-Nesai 7/61, el-Hakim 2/160. Hadis sahihtir. Bkz. Sahih-i Cemi’s-sağir 3124, en-Nasiha 255.

Es-Sindi bu hadis hakkında şöyle yorum yapmıştır:

– Peygamber’in (Allah’ın barış ve nimetleri onun üzerine olsun): “Bu dünyada bana kadın sevgisi ve tütsü aşıladılar …” sözlerine gelince – bazıları kadın sevgisinin ona ona sırf kadınlar hakkında erkeklerin bilmediği ve kendisinin bile söylemekten utandığı şeyleri iletmek verildiğini belirtmişlerdir. Başkaları, kadın sevgisinin onu daha büyük bir imtihandan geçirmek için kendisine ilham edildiğine ve ilham aldığı kadınların, kendisine emanet edilen görevi yerine getirmekten alıkoymamaları gerektiğine ve bu da onun işini zorlaştırdığına ama daha da fazla ödülü hak ettiğine inanıyordu. Bunların yanı sıra bu konuda başka görüşler de vardı. Tütsüye gelince, tütsü kokusunu seven meleklerle gizli sohbetler yapmak zorunda kaldığı için onları sevdiği anlaşılmaktadır. Ayrıca tütsü sevgisinin nedeni, karakter dengesi ve doğal niteliklerin mükemmelliğidir ve bu açıdan Peygamber Efendimiz (Allah’ın barış ve nimetleri onun üzerine olsun)  herkesten üstündür.

“… ve gözlerimin sevinci duada yapıldı”, sözlerine gelince, buna duyulan sevginin sadece En Yüce ve Her Şeye Gücü Yeten Rab ile konuşmalarının mükemmelliği ile değil, aynı zamanda kendisini tamamen Yüce Allah’a adaması ve dolayısıyla O’nunla gizli sohbetler yapması ona neşe verdiği ve bundan başka bir sevincin olmadığını  açıklandığını görülmektedir. Gerçek sevgiyle, Peygamber (Allaah’ın barış ve nimetleri onun üzerine olsun) sadece Yaratıcısını sevdi ve kendisi hakkında şunları söylemiştir: “Bir arkadaş seçmem gerekseydi, yine Ebu Bekir’i seçerdim, ama senin arkadaşını[1] Rahman’ın dostudur”[2] Bu sözler, eğer kadın sevgisi ve tütsü, Allah’ın kulunu görevlerini yerine getirmekten alıkoymuyorsa, aksine tam tersine kendini Yüce Allah’a adamasına katkıda bulunuyorsa, o zaman bu bir mükemmellik göstergesidir, aksi takdirde eksiklik olur, bırakın bununla ilgili insanlar bir fikir yürütsün. Kitab al-Sünen el-Nesai, 7/61, 62 ile ilgili yorum’a bakınız.

As Suyuti şöyle demiştir:

– El-Muwaffaq ‘Abdul-Latif el-Bağdadi şöyle demiştir: “Bu dünyada ve ebedi dünyada layık olan her şeyi birleştiren duaya Peygamber (Allah’ın barış ve  nimetleri onun üzerine olsun) bir nitelik daha kazandırmıştır. Önce ruh halimizi iyileştiren tütsüden bahsetmiş, sonra ruhumuzdaki kaygılarımızı gideren kadınlardan bahsetmiş ve nihayet her ikisi sayesinde her türlü şeyin etkisinden temizlenen duadan bahsetmiştir. El-Suyuti’nin Kitab al-Sünen en-Nesai 7/64, 65 hakkındaki yorumuna bakınız.

[1] “Sahibu-kum” Peygamber (Allaah’ın barış ve nimetleri onun üzerine olsun) kendini böyle adlandırdı.

[2] Bu hadisi Buhari ve Müslim rivayet etmişlerdir.

Hadis #12

Aişe (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (Allaah’ın barış ve nimetleri onun üzerine olsun) şöyle buyurdu:

“Kadınları evliliği kabul etmeye davet edin[1].” Ahmed 6/45, en-Nesai 6/85 ve İbn Hibban 4080. Bkz. Otantik Hadis. “Sahih al-Cami’ es-sağir” 930, “es-Silsile as-sahhiha” 398.

Hadis #13

Ebu Musa el-Eş’ari (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu:

“Sizden biri kızıyla evlenmek isterse onun rızasını istesin.” at-Tabarani. Hadis sahihtir. Bkz. Sahihü’l-Câmi’ es-sağir 300, es-Silsile es-sahih 1206.

Hadis #14

El-Urs ibn ‘Amirah’ın -Allah ondan râzı olsun- sözlerinden rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Kadınlarla istişare edin (evlilik konusunda), çünkü boşanmış kadın fikrini açıklamalıdır ve bakirenin rızası onun sessizliğidir.” el-Taberani, al-Mu’jam al-Kebir 17/138 ve al-Beyhaqi 7/123. Hadis sahihtir. Bkz. “Sahih al-Jami’ as-saghir” 13, “Irwaul-galil” 1836.

Hadis #15

“Başından evlilik geçmiş kadın (eyyim) kendi nefsi üzerinde velisinden daha çok hak sahibidir. Bâkirenin ise görüşü alınır, susması izin verdiği anlamına gelir.” (Müslim, Nikâh, 64-68; Ebû Dâvûd, Nikâh, 26)

Hadis #16

“Dul kadın, kendisi ile ilgili olarak velisinden daha çok hakka sahiptir. Bakirenin onayı alınır. Dendi ki, “Ey Allah’ın Elçisi, bakire konuşmaktan utanır.” Dedi ki, “Onun susması, onay vermesi demektir.” (Müslim, Nikâh, 66, 67, 68; Ebû Dâvûd, Nikâh, 26; İbn Mâce, Nikâh, 11; Nesâî, Nikâh, 33, 34.)

Hadis #17

Aişe (Allah Ondan razı olsun) bir gün Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem)’a şöyle demiştir:

“Ey Allah’ın Resulü, gerçekten bakire utanır.” (Ona cevaben) Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Onun rızası (sessizliği ile ifade edilmiştir).” El-Buhari 5137.

[1] Yani evliliğe rıza göstermekten utanır.

Hadis #18

Bir genç kız Hz. Âişe’ye gelip babasının kendisini amcasının oğluyla evlendirmek istediğini, fakat kendisinin bunu istemediğini söylemiş, konu Resûl-i Ekrem’e intikal etmiş,

Resûl-i Ekrem de kızın babasına kızını zorla evlendirme yetkisinin bulunmadığı, bu konuda kararın kıza ait olduğu yönünde haber göndermek isteyince kız, “Yâ Resûlellah! Babamın yaptığını onaylıyorum. Ben babalarının böyle bir yetkilerinin olmadığını kadınlara öğretmek istedim.” demiştir. (İbn Mâce, Nikâh, 12, 1274)

Hadis #19

Babası, Hansa’nın rızası olmadan kendi istediği kimseye onu verdi. Hansa, Allah Resûlü’ne giderek; babasının kendisini istemediği biriyle evlendirmeye kalkıştığını söyleyerek, şikâyette bulundu. Onu dinleyen Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) “O nikâh sahih değildir.” buyurarak, babasına Hansa’yı arzusuyla başbaşa bırakmasını emretti. Hansa da, Ebû Lübabe ibn-i Abdül Münbir ile evlendi. el-Buhari 5138.

Hadis #20

Hz. Peygamber’in şöyle buyurduğu da rivayet edilmiştir:

“Veli ve iki güvenilir şahit olmadan nikah olmaz. Bu şekilde kıyılmayan nikah ba­tıldır. Anlaşamazlarsa sultan velisi olmayanın velisidir.” Ebû Dâvûd, Nikâh, 20; Tirmîzî, Nikâh, 14; İbn Mâce, Nikâh, 15; Ahmed b. Hanbel, 6/66.

Sultan bölgenin yetkili amiri demektir.

Hadis #21

Hz. Aişe radıyallahu anha’nın bildirdiğine göre Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem üç kere “Hangi kadın velisinin onayı olmadan nikahlanırsa nikahı batıldır.”  buyurmuştur. Ebû Dâvûd, Nikâh 20; Tirmizî, Nikâh 14.

Ebu Musa radıyallahu anh’ın bildirdiğine göre Hz. Peygamber, “Velisiz nikah olmaz.”buyurmuştur. Ebû Dâvûd, Nikâh 20; Tirmizî, Nikâh 14.

Bugün bildiğimiz kadarıyla velisiz nikah kıyılmamaktadır. Nikahı onay­lama yetkisine sahip makam ister Türkiye Cumhuriyetinde olduğu gibi belediye başkan­ları, ister Hıristiyan dünyasında olduğu gibi kilise olsun onların böyle bir yetkiye sahip olmaları velilik yetkisini kullanmaları demektir. Nikah memuru­nun gerekli incelemeleri yaptıktan ve tarafların onayını aldıktan sonra “Belediye başkanının verdiği yetkiyle sizleri karı koca ilan ediyorum.” diyerek evliliği onaylaması bun­dandır. Bugün anne-babanın onayı, reşit olmayanların evlenme­sinde aranmaktadır.

Evlenmek için Hz. Peygamber’in koyduğu veli şartı nikahın, eşler dışında yetkili biri tarafından onaylanması şartı demektir. Eğer veli bulunmaz veya görevini yapmazsa o zaman velilik bölgenin yetkili amirine geçer.

İslâm’da veli yalnızca, bakire kız için aranır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

“Dulun, kendisiyle ilgili olarak velisinden önceliği vardır. Bakirenin de onayı istenir. Susması kabul demektir.” Müslim, Nikâh, 66 (1421).

Dul olan Hansa’yı babası Hizam evlendirmiş ama o bundan hoşlanmamıştı. Peygamber sal­lallahu aleyhi ve selleme başvurunca Hz. Peygamber babasının kıy­dığı nikahı reddetmişti. Buharî, Nikâh, 42.

Evlilik ciddiyet isteyen bir iştir. Rahatça gezip tozmak için nikah kıyılmaz. Ni­kah kıyılınca evlilik gerçekleşmiş, karşılıklı hak ve sorumluluklar başlamış olur.

Bugün toplum olarak evlenmenin önüne yığdığımız engeller ve gençleri geç evlendirme alışkanlığı yukarıdaki sıkıntılara sebep olmaktadır. Onları erken ev­lendirme ve üniversite tahsillerini evli olarak tamamlamaları için ortam ha­zır­lama zorunluluğu vardır.

Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır

Hadis #22

Aişe, Allah ondan razı olsun, şöyle demiştir:

“Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Hangi kadın, velisinin izni olmadan nikâhlanırsa onun nikâhı batıldır, onun nikâhı batıldır, onun nikâhı batıldır” Ebu Davud 2083, a. Tirmizi 1/209. Hadis sahihtir. Bkz. “Sahih al-Jami’ as-saghir” 2709, “Tahrij Mishkatul-masabih” 3067, “Irwaul-galil” 1840.

Hadis #23

Sehl b. Sa’d derki: “Bir kadın, Rasûlullâh aleyhisselâma gelerek: ‘Yâ Rasûlallah! Ben kendimi sana hibe etmeye, bağışlamaya geldim!’ dedi. Rasûlullâh (Allaah’ın barış ve nimetleri onun üzerine olsun), kadına baktıktan sonra, başını önüne eğdi. Kadın uzun bir süre ayakta dikildi. Rasûlullâh’ın (Allaah’ın barış ve nimetleri onun üzerine olsun) kendisi hakkında bir karar vermediğini görünce, kadın olduğu yere oturdu.

Rasûlullâh’ın (aleyhissalâtu vesselâm) ashabından bir zât, ayağa kalkarak: ‘Yâ Rasûlallah! Eğer bu kadına senin ihtiyacın yoksa onu bana nikâhla!’ dedi.

Rasûlullâh (Allaah’ın barış ve nimetleri onun üzerine olsun): ‘Sende, ona mehr olarak verecek bir şey var mı?’ diye sordu.

O zât: ‘Yok, vallahi yâ Rasûlallah!’ dedi.

Rasûlullâh (aleyhissalâtu vesselâm): ‘Sen evine git de bak, bir şey bulabilecek misin? buyurdu.

O zât gitti. Sonra, dönüp: ‘Yok, vallahi hiçbir şey bulamadım!’ dedi.

Rasûlullâh (aleyhissalâtu vesselâm): ‘Demirden bir yüzük olsun bulmaya çalış!’ buyurdu.

O zât gitti. Sonra, yine döndü:
‘Yok, vallahi yâ Rasûlallah! Demirden bir yüzük de bulamadım! Ancak üzerimdeki şu kaftanım var! Onun yarısı, onun olsun!’ dedi.

Rasûlullâh (aleyhissalâtu vesselâm): ‘O senin kaftanını ne yapsın?

Onu sen giymiş olsan, kadının üzerinde bir şey kalmayacak! Kadın giyse, senin üzerinde bir şey kalmayacak!’ buyurdu.

Bunun üzerine, adamcağız da oturdu. Bir hayli oturduktan sonra, kalktı. Dönüp giderken, Rasûlullâh (aleyhissalâtu vesselâm) onu gördü ve çağırılmasını emir buyurdu. Gelince, ona: ‘Ezberinde Kur’ân’dan neler var?’ diye sordu.

O zât da, bildiği sûreleri: ‘Filan filan sûreler ezberimdedir’ diyerek saydı.

Rasûlullâh (aleyhissalâtu vesselâm): ‘Onları ezberden okuyabilir misin?’ diye sordu.

O zât: ‘Evet!’ dedi. Bunun üzerine, Rasûlullâh (aleyhissalâtu vesselâm):

‘O kadını sana ezberindeki Kur’ân ile tezvic ve temlik ettim. Haydi, git! Kadın ezbere bildiğin Kur’ân’la sana temlik olundu. Ona Kur’ân öğret!’ buyurdu.” (Müslim, Sahîh, II, 1041)

[1] Yani Peygamber (Allah’ın barış ve nimetleri onun üzerine olsun) onu bu adamla, kendi bildiğini kendisine öğretmesi şartıyla evlendirdi, bu hadisin bir versiyonunda doğrudan ifade edilmektedir.

Hadis #24

“Kadın halası, teyzesi, erkek veya kız kardeşinin kızı üzerine (onlarla birlikte) nikâhlanamaz; eğer bunu yaparsanız akrabalık bağlarını koparmış olursunuz” (Buhârî, “Nikâḥ”, 27; Müslim, “Nikâḥ”, 37-38)

Hadis #25

“İslâm’da şiğâr yoktur.” buyurur. Müslim, Nikâh, 60. Ayrıca bk Nesâî, Nikâh, 60, 61; “Hayl ve’s-Sebk ve’r-Ramy”, 15, 16; Mâlik, Nikâh, 11; Dârimî, Nikâh, 9; İbn Mâce, Nikâh 16

Hadis #26

Sabit rahimehullah anlatıyor: “Ben Hz. Enes (radıyallahu anh)’in yanında idim. Onun yanında bir kızı vardı. Enes dedi ki:

“Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)’a bir kadın gelerek nefsini ona arzetti ve: “Ey Allah’ın Resulü! Senin bana ihtiyacın var mı?” dedi. Bunun üzerine Enes’in kızı: “Bu kadının hayası ne kadar az! Ne ayıp, ne ayıp!” dedi. Enes: “Hayır, o senden daha hayırlı! Resulullah’a rağbet ve arzu duydu ve nefsini ona arzetti” buyurdu.” [Buharî, Nikah 32, Edeb 79; Nesaî, Nikah 25, (6, 78-79)

[1] İmam Buhârî, bu tür hadisleri zikrettiği bölümün adını şu şekilde isimlendirmiştir: “Bir kadının kendisini salih bir erkeğe (eş olarak) teklif edebileceği bölüm.”

Hafız ibn el-Mulakkin şöyle demiştir: “Bölüm (el-Buhari), bir kadının kendisini salih bir erkeğe eş olarak teklif etmesinin caiz olduğunu ve böylece onun doğruluğundan ve itibarı veya bilgisi ve onuru veya bazı dini niteliklerinden dolayı ona olan arzusunu göstermesinin caiz olduğunu böyle belirtmiştir. Ve bunun için ona kınama veya sitem yoktur. et-Tevdih li-şerhi’l-Cami’ as-sahih 24/370’e bakınız.

İmam Bedruddin el-Aini şöyle demiştir: “Enes’in kızı dış görünüşe dikkat etti ve Anas şöyle: ‘‘O senden daha iyi’’, deyinceye kadar genel tablonun özünü anlamadı. Ve kendini bir erkeğe dünyalık bir sebeple eş olarak teklif edene gelince, bu olabilecek en kötü şeydir ve utanç vericidir. Umdatül-kari 20/113’e bakınız.

Ancak bütün bunlar, bir kadının, velisinin / vasisinin izni olmadan hoşlandığı bir erkekle evlenme hakkına sahip olduğunu göstermez. Evet, kendini salih bir Müslümana eş olarak teklif edebilir, ancak bu süreçte nikahın tüm şartlarının yerine getirilmesi gerekir.

Sehl ibn Sa’d dedi ki: “Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’e bir kadın geldi ve ‘Ey Allah’ın Resulü, kendimi sana hediye etmeye geldim’ dedi. el-Buhari 5126.

Bu, sadece Peygamber (Allaah’ın barış ve nimetleri onun üzerine olsun) için izin verilmiştir, çünkü bu durum bir kadının Peygamber (Allaah’ın barış ve nimetleri onun üzerine olsun) ile evlenmesi anlamına gelmektedir. Mehir ve velinin izni olmadan, ki bu sadece onun için bir istisnaydı, Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmuştur:

“Peygamber onunla evlenmek isterse, kendisini Peygamber’e verecek olan herhangi bir mümin kadın da. Bu sadece size izin verilir, diğer inananlara izin verilmez.” (Ahzab, 33/50).

Bu nedenle, İmam el-Buhari, “hediye” kelimesi yerine aynı anlamı taşımayan ve nikahın tüm koşullarını dışlamayan, vasinin, iki salih şahitin, mehir vb hususları istisna etmeyen “teklif” kelimesini kullanarak bölümde bu istisnayı yeniden dile getirmiştir.

Hadis #27

Havle binti Hakîm, kendini Peygamber’e hibe eden kadınlardan biriydi. Bunun bu davranışı üzerine Âişe:

“Kadın kendini erkeğe hibe etmekten haya etmiyor mu?” dedi.

“Resulum! Eşlerinden dilediğini bir süre ihmal edip dilediğini de yanına alabilirsin. Kendisinden bir süre uzak durduğun eşlerinden birini tekrar yanına almanda sana bir vebâl yoktur. Bu hâl onların sevinmeleri, mahzun olmamaları, yaptığın muameleden hepsinin hoşnud olmaları bakımından daha münasiptir. Allah kalplerinizde olan her şeyi bilir. Allah alîmdir, halîmdir/her şeyi hakkıyla bilir, müsamahası boldur.” (Ahzâb, 33/51)

âyeti inince de Âişe:

“Yâ Rasülallah! Vallahi bana öyle geliyor ki, Rabb’in (kadınların değil) ancak senin arzunu/rızanı, hoşnutluğunu tahakkuk ettirmek için böyle çabuk davranıyor.” dediğini belirtmiştir. (Buharî, Nikah, 29; Müslim, Reda’ 49).

Hadis #28

Abul-‘Ajfa’ es-Sulami’nin şöyle dediği bildiriliyor:

“(Bir vaaz sırasında) Ömer b. Hattab şöyle demiştir: Dikkat edin kadınlara verdiğiniz mehir de haddi aşmayın. Eğer mehir dünyada bir cömertlik, Allah katında da bir takva alameti olsaydı buna en layık olan Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) olurdu. Halbuki Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlarından hiç birine veya kızlarına on iki okıyye’den fazla bir şey alıp vermedi” Ahmed 1/40, 41, 48, Ebu Davud 2106, Tirmizi 1114, en-Nesai 6/117, İbn Mâce 1887. Sahih hadis. Bkz. “Tahrij Mishkatul-masabih” 3140, “Ta’likat er-radiyya” 2/212, “Irvaul-galil” 1927.

İmam Ebu İsa Tirmizî, Sünen’inde bu hadisi zikrettikten sonra şöyle buyurmuştur: “İlim sahiplerine okiya kırk dirhem, on iki okiya dört yüz seksen dirhemdir.”

Hadis #29

İbn Ömer (Allah ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:

“Şüphesiz, Allah katında en büyük günah, bir kadınla evlenen ve şehvetini tatmin edince onu boşayıp nikah hediyesi / mehri / ödemeyen kişi ve işçiyi işe alıp sonra onun emek hakkını ödemeyen kimse, bir de hayvanı boş yere öldüren kişi. el-Hakim 2/182, el-Beyhaqi 7/241. Hadis iyidir. Bkz. “Sahih al-Cami’ as-saghir” 1567, “es-Silsila as-sahhiha” 999.

Hadis #30

“Bir kimse az veya çok bir mehir üzerine bir kadınla evlenir ve hakkını ödemek niyetinde olmayıp onu aldatırsa ve ödemeden ölürse, kıyamet günü zina yapmış olarak Allah’a mülâki olur.” (Taberânî)

Facebook
VK
OK
Telegram
WhatsApp

Ayrıca okuyun